Iki ay önce bir pazar Zürih’e dönmek için havaalanındayım. Güvenlik ve pasaport kontollerini geçtikten sonra ufak valizimi de sürükleyerek seri adımlarla uçağın olduğu kapıya gidiyorum. Acelem de yok ha. Havaalanı içerisinde ciddi bi ifadeyle hızlı yürüyünce bi b*k varmış hissiyatı verdiğinden süper havalıymış gibi oluyor. Yoksa tek derdim, on yıldır kullandığım Nokya 6300’ı şarj edebilmek için priz yanında koltuk kapabilmek.
Neyse işte ben emin adımlarla kapıya yürümeye devam ediyorum. Tabii bu arada malumunuz Atatürk Havaalanı da son inşaatlardan sonra Avrupa’nın birkaç ülkesinden daha büyük hale gelmiş; bazen uçağa binecem diye Çorlu’ya yürüdüğünüz oluyor.

Neyse ki uzun yürüyen bantlar yapılmış da yine fıtı fıtı gidiyosunuz istediğiniz yere. Tam böyle bi banta geçtim, önümde kızlı erkekli yabancı bi genç grubu belirdi. Soldan ciddi ve seri geldiğimi görünce insan gibi yol vermek suretiyle bantın sağına geçtiler. Tenkyu diyip devam ettim. Sonra önüme yaşlı bi grup geldi. Sol tarafı meşgul eden Şişli Cehape kadın kolları başkanı saçlı teyzemle sağındaki kadın sohbet ediyolar. Onların da önünde nizami bi şekilde bantın sağında arka arkaya durmuş kocaları var; yaşlar 60-70 civarı. Ben de bantın solunda, teyzenin arkasına kadar geldim. Teyzem sağına doğru konuşuyor olmasına rağmen beni iplemedi. Ben de normalde önümde duran teyze ve amcaları ürkmesinler diye hiç uyarmam, beklerim. Neyse baktım teyze beni sallamıyor, canı sağolsun diyerek bantın bitmesini beklemeye başladım. O anda öndeki amcalardan biri farketti ve eşine “Kenarı çekil de arkandaki geçsin” dedi. Hah işte o an, hayatımda tanık olduğum en saçma argümanı duydum. Teyze kocasına, “Bana ne, geçmem. Beklesinler. Burası bizim ülkemiz” dedi.

‘Ulan sanki teyzeden Sevr Antlaşmasında İzmir ve çevresini Yunanlara versin istedik, bu neyin draması?’ diye şok vaziyetteyken amcayla hafif sırıtır bi şekilde göz göze geldik. Ses etmedim. Kadın da ne olduysa sağa çekilirken aynen şu sözlerle yine çemkirmeye devam etti; “Allah allah, burası bizim toprağımız, Türkçe konuşsunlar”. Teyze sanki havaalanına gelmeden hemen önce 12 adaları kaybetmiş de onun acısını içinde yaşıyomuş gibiydi, gerçekten hiç anlam verememiştim.

Yine de ses etmedim. Ama ben yanlarından geçerken o hala bi şeyler mırıldanıyordu. Bunun üzerine, ‘Çattık ha, tamam teyzemiz eyvallah da durduk yere iyi saydırıyo; dur sen de şuna bi laf söyle’ diye düşünürken bi anda geri döndüm ve “Hanımefendi, esas sizler biz gençlerin önünü açınız ki yurt dışında milletimizin adını layıkıyla temsil edelim, ülkemize katkı sağlay.. Şaka len şaka, nerde ulan bende o hazırcevaplık?:( Bilakis odun gibi döndüm ve “Yo toyzo boz do Torkoz horoldo ollo ollo” diye ergen bi cevap verdim. Amca güldü, teyze hıh diyerek kafasını çevirdi. Ben de yine atarlı atarlı devam ettim. Demin yazdığım o efsane cevap da priz bulduktan sonra telefonda snake oynarken aklıma geldi. 20 dk sonra. Anladım ki özlü söz söylemek çok zormuş. Büyük fırsat teptim.
O değil de teyzemi kim kızdırdı ya o kadar, merak ettim bak şimdi.
İsmet?
Ciao,
Ekin
bre hacıcavcav süper yazılar bunlar. harbiden. süper yazıyon..
kendime höynkürdüm, neden bu sayfaları daha önceden keşfedemedim diye..
ii – meyil şeysini şeyettim. takibe aldım hacım..
hadin banada beklerim. kıytırık yazılarım bekli beğenirsin..
BeğenBeğen