Müsveddeden BMW Anahtarına Giden Yol

İsviçre’de üçüncü, lablarından birine doktora öğrencisi olarak geldiğim ETH-Zürih’te ikinci haftam. Japonya’dan sonra öyle pek alışılamayacak, kültür şoku yaşayacak bir şey yok. Zira bu konuda askerliğimi 2.5 yıl boyunca Tokyo’da hakkıyla yaptığımı düşünüyorum.

İşte burada da nolsun; bildiğimiz Avrupasal, keyifli, mutlu yaşamlar. Ne bir yolsuzluk, ne bir savaş, ne bir hareketlilik.. Yaprak kıpırdamıyor. İki gün önce Lozan’da çocuğun biri sokakta arkadaşını pıçaklamış, dün de dağlık bir alanda mı ne bi helikopter düşmüş; hemen haber oldu tabii. Zaten geri kalan gaste haberleri de yuutub’un komikli videolar paylaşan kanallarından geliyor. O kadar dert yok yani. Hatta bazısı cidden çok kasıyor dert edinmeye ama bulamıyor. Nafile. Geçen şunu diyen oldu mesela bak, şaka yapmıyorum: “Ya tamam maaşımız iyi olabilir ama işte her yıl böyle Botswana’ya iki haftalık safari tatiline gitmeye yetmez.” Bunu duyduktan sonra zaten oda sıcaklığında sublimleştim ben. Çünkü ortamı daha çabuk terkedebileceğim başka bi yöntem yoktu. Ne diyeceğimi bilemedim, sustum. Sustukça daral geldi, ruhum sıkıştı. Sublimleşerek Botswana’ya cangıllara, şelalelere uçtum gittim.. Çıkarken de Jiizıs başka dert vermesin kardeş dedim. Ha sonra noldu? Bunu diyen adam dün Küba’ya uçtu. Çünkü babasının Havana’da, kıyı kenarında bir evi varmış. Hassiktir be Rıfat Abi!

Ahlaksız batı aşağı yukarı böyle yani. Tıkır işleyen tramvay ağları, temiz sokaklar, iki santimlik kaldırımlar, tarihi ve bakımlı binalar, mavi mavi bakan sarışınlar, sapından tutulan wurstler, ormanlar, göl kenarı, parklar, nudizler seksler.. Şaka lan saka, seks yok. Hehe. Yalnız, aklın gitti bi anlığına. Merak etme, kimse sevişmiyor burada. Herkesin anası bacısı var, yapmıyolar. Bize de biraz dargınlar. Onları hep böyle edepsiz görüyormuşuz diye. Dedim işte sizin önceki nesiller 80’lerde yemişler bi nane, siz de şimdi bunu ceremesini çekiyorsunuz. Ja schön schön dediler geçtiler zaten.

photo-2
                      Tövßä ëstahrfuhrullaschen

İşte böylesine muasır medeniyetler seviyesi bir ortama ve aynı zamanda Alman disipliniyle yoğrulmuş üniversitenin birine gelmiş bulundum. Labda hocalar dahil yaklaşık otuz kişiyiz, yirmi beşi Alman ya da İsviçre Almanı. Ortam adeta wunderbar. Sımsıkı taş gibi. Verim. Çalışkanlık. Azim. Kararlılık. Örgütlülük. Disiplin. İş götü. Eşek ziki. Ne ararsan var adamlarda.

muasir med sev
                              Muasır, medeniyet ve seviye

Ben mesela bazen saf saf düşünürdüm, “Türkiye olarak bi gün biz de gelişmiş ülke olur muyuz lan acaba?” diye. Ha işte, daha ikinci haftadan olamayacağını net olarak anladım. Sayın okur, adamlar ülkeyi kapatıp on yıl Antalya’ya tatile gitseler biz yine de yetişemeyiz; ben diyim. “Siz çok güçlü oldunuz beyler, bari Löw ile Klose’yi bize verin” diye teklif götürecem yakında. Aslında Şıvaynşıtayger’i de isterdik ama kendisi sürekli “naber lan sarı pipi?” minvalinde yersiz şakalara maruz kalacağından o olmaz. Olm bari Mesut’u geri verin lan! Ayıptır. (Aslında İsviçreliler Almanlarla aynı milletmiş gibi anılmayı pek sevmiyorlar ama aramızda gizli İsviçreliler yoksa sorun değil. Ha Alman ha İsviçreli, benim için ikisi de DAS Kardeşler)

Neyse işte, laba geldim. Fena da karşılamadılar. Hani biz bu adamlara bok atıp soğuklar, suratsızlar falan diyoruz (ulan biz çok suratlıyız da noluyo sanki?) ama gayet insan gibi ne nedir; anlattılar her şeyi. Yetinmeyip ilk haftadan ödevimi de verdiler. Sonuçta, Zürik yan gelip yatma yeri değil. Ben de oturdum, yavaş yavaş üzerinde çalışacağım robotu ve deney düzeneğini, kodları falan inceliyorum. Tabii haliyle orantısız bilgi yüklemesine maruz kaldığımdan dedim ki en iyisi gideyim de biraz müsvedde kağıt alayım, bunlara not almadan olmayacak bu iş.

Bunun üzerine o esnada labın salonunda oturan eskilere sordum:

E: Beyler, ortalıkta kullanılmayan, müsvedde kağıt falan var mı?

Şöyle bi baktılar.

– Napacan kullanılmayan kağıdı?

E: Ulan külah yapıp çekirdek koymayacam herhalde. Napayım? Üzerine bi şeyler çiziktiririm işte, denyo!

Demedim tabii.

E: Ya işte şu kodlarla ilgili notlar tutmam gerekiyor da yazacak bi şeyler arıyorum.

– Eh yani şurda var biraz kağıt, ordan al istersen (son kelimeyi ağızda iyice geveleyerek)

E: Noldu, garip mi geldi sorum? (Böyle yarı güler yarı tedirgin vaziyetteyim, gerdiler iyice iki saniyede)

– Yani ne bileyim (yine yarım ağızla), bence düzgün bi deftere not alsan daha derli toplu olur..

E: Aa, haklısın aslında. Bugüne kadar hep alışkınım böyle kağıt tomarlarıyla uğraşmaya. En iyisi gidip kırtasiyeye alayım artık düzgün bi defter. Bi yıl falan gider en azından.

– Dur dur, ne gerek var? Sekreterin odada bir sürü ofis araç gereci var; onlardan git istediğin kadar tekdarik et. Bitmişse de söyle, getirtsinler. Sen bu labın ve okulun çalışanısın artık. Bu tip şeyler için kendi paranı (para dediği de 3 Frank) harcama.

E: Ya hiç düşünememiştim bunu. Teşekkürler bilgilendirdiğin içi..

– Yani sadece bunlarla da sınırlı değil olanaklar, bunu aklında tut. Çalışmanla ve labla ilgili gereken ne varsa hocaya ya da sekretere söyle, onlar sana yardımcı olacaklar. Bilgisayar parçası, laptop, kulaklık vs ne gerekirse söyle yani, çekinme sakın.

E: Ehe, tamam ya çok teşekkü..

– Aa bak unuttum,  labın arabası da var. O kadar eşya taşıyoruz bazen hastanelere, şirketlere. Lazım oluyor.

E: Yuh, araba da mı var? Markası ne ki? (Türk olduğunu belli etme yolları)

– Ya bi BMW var ama en düşük modelinden. Çok özellikli değil. X1 var şimdilik ama yetiyor getir götüre. Bak anahtar şurada asılı, ihtiyacın olduğunda çizelgeye imza atıp gidebilirsin.

fater
                                                    ben (temsili)

Olm getir götür için vosvogen kedi alırsın, reno kangu alırsın ne bileyim vatikan tuğralı fiyat doblo gibi hafif ticari araçlar alırsın ama BMW de ne oluyor sayın a.. Ya ben lan neyse bi şey demiyorum.

Gördüğünüz üzere adamlar çok güçlü arkadaşlar, boşverin işi gücü. Çalışmıyoruz ama çalışsak da bi şey olmayacakmış zaten. Gidin gezin tozun en iyisi, yiyin için. Eppeğinizi kekikli zeytinyağına banın. Bol bol instagrama koymalık serpme Van kahvaltıcısına gidin, ne bileyim. Dört vakte kadar kabaran dış borcumuzu da ödeyemezsek artık onu da bi şekilde Yunanlılara iteleriz. Onlar için ha bi eksik ha bi fazla.

Ama neyse ya, üzmeyelim kendimizi. Bizim de güzel şeylerimiz var. Simit, midye dolma, ayasofya, çinicilik (çin dedim ve şimdi ülgücü gençlik indirecek bütün dükkanı), bayburt halk oyunları, jeopolitik konum, Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü olmamız, boğazlar, kabotaj… Ohh, neyse biraz kendime geldim. O neydi öyle ya, bemeveler falan? Aman bunlar zaten kıçlarını bile yıkamıyolar sayın okur, götü boklu geziyolar hep. Domuz da yiyolar. Valla. Hep haram bunlar. Biz iyiyiz maşallah, dünya lideriyiz. Aslanız und kaplanız.

Not: Yukarıda nudiz mudiz dedim de uyarayım hadi. Arkadaşlar, şimdilik Zürik’te mevsimlik nudiz var ama bize kadar var, gelmeyin hemen. Aslında şu an tam nudiz mevsimi. Dalında bitiyor. Kışın ev nudizmi gibi buzluktan ya da sera değil. Mevsimlik nudiz; kütür kütür. Öyle yani. Ama işte hep mekruh bunlar. Gelmeyin. Çok günah.

Ciao,

Ekin B.

21 Comments

  1. Azizim yaziyi bir cirpida okudum. Benzer sureclerden gectigimiz icin bazi yerlerde yuzumde bir gulumseme olustu :). Bizim enstitude BMW 5 serisi kullaniliyor getir gotur isleri icin. Bir de Almanya’nin en fakir sehirlerinden birinde yasiyorum. Turkiye’de asistan maasiyla zar zor taksitlerini odedigim Palio’yu satinca buradan ikinci el Audi TT alabiliyordum. Haa bu arada “nudiz”ler cok fazla. Evimin 3 km yaninda golde sere serpe rahat rahat takiliyorlar. Umarim deprem olmaz. Kaldirimlarin yuksekligini iyi yakalamissin 😉

    Aslinda bir yandan da uzuluyorum. Toplumda bizim de bir sorumlulugumuz var. Belki sosyal medya ile insanlar aradaki farki daha rahat gorur ve sorgulayarak dogruya ulasir. Yoksa bunlar hep cinsellik.

    Takipteyim.

    Liked by 2 people

    1. Tesekkurler:) Almanya konusunda pek bilgim yoktu acikcasi. Kisa bir ozet gectiginiz iyi olmus. Varsin nudizleri olsun, yuksek sesle sumkursunler.. Kimse kimseye dusmanlik beslemedikten sonra bunlar cidden umursanmayacak seyler.
      Toplumdaki etkimiz ne kadardir bilemem. Ben, ne yalan soyleyeyim, yakin gelecekte pek umitli degilim. Umarim yaniliyorumdur:) Turkiye’de iyi insan olmak cok zor

      Beğen

  2. Güzel yazı ve güzel yaklaşım. Yeter ki sen bilim üretmek iste. İmkan var. Zorlama, yoluna taş koyma veya bürokrasi yok. Ancak Türkiye’de herkesin malumu ki; durum çok farklı. Yüksek lisansa başvururken bin dereden su getirmişlerdi bana ve tüm zorlamalarımla şans eseri kayıt yaptırabilmiştim.

    Liked by 1 kişi

    1. Tesekkurler:) Zaten herkesin bildigi seyleri biraz geyige vurarak yazmak istemistim sadece. Burada calisan adama gercekten de deger veriliyor. Adamlarin gelismis ulke olmasi bosuna degil cidden.
      Kolayliklar dilerim calismalarinizda:)

      Beğen

  3. Merhaba, bu yazını bir arkadaşım sosyal medyada (facebook’da) paylaşmış. Ben de görünce bir okuyayım dedim. Okumaya başladım, sonra bir baktım 30 dakikadır yazılarını okuyorum. Bahsettiğin şeyleri az da olsa yaşadım. Sonra düşündüm, ben de bir yorum yazayım dedim. Bu arada kendimi tanıtayım, ben de Çek Cumhuriyeti’nde doktora öğrencisiyim. Her ne kadar ETH gibi bir okulda doktora stajı yapmamış olsamda, burada da işler Türkiye’dekinden farklı. Bu arada yazdıklarından bir robot bilimci (roboticist) olduğunu düşündüm, yüksek lisans yaparken ben de bir robot bilimci adayıydım. Her ne kadar doktora konum şu an çok farklı olsa da, ileri de tekrar robotlara dönmeyi düşünüyorum. Doktora stajında başarılar diliyorum, ben de takipteyim.

    Altan ONAT

    Beğen

    1. Merhabalar Onat, yorumun icin tesekkurler:)
      Ben stajimi aslinda bu yil basinda EPFL’de yapmistim; sonrasinda ETH’ta uygun doktora pozisyonu bulunca yazin buraya gectim. Profilimi guncellemedigimden anlam karisikligi oluyor:) Biraz hareketli oldu bu son 6-7 ay. Ama simdi duruldum sayilir.
      Robotik calisiyorum evet. Japonya’daki yuksek lisansimda exoskeletonlar uzerine calismistim; burada da paralel bir konuda devam ediyorum. Sana da kolayliklar dilerim; firsat olursa beklerim Zurih’e de:)

      Beğen

  4. 1998 yılında da aynı farkı hissettirmişti, şimdi de aynı farkı hissettiriyor. Demek ki fark korunuyor. O zaman post-doc için gitmeden önce diplomalarımın noter tasdikli kopyaları, pasaportumun her sayfasının onaylı fotokopileri, savcılık temiz belgesi, ikamet belgesi ve 50 adet vesikalık fotoğraftan oluşan bir portfolyo ile bölüm sekreterinin kapısına varmıştım. Bana elimdekilere bakmadan “bu odanı, labı ve dış kapıyı açan kart, bu banka kartın, bu tren ve toplu taşıma %50 indirim kartın, bu da ev bulamadıysan lojman başvuru formu” diye bir paket uzattı. “Ya!..” dedim, “bu kadar evrak hazırladım, bakmayacak mısınız? Benim “Ömer” olduğumu nereden biliyorsunuz?”. Dehşete kapılmış gözlerle “DEĞİL MİSİNİZ???” dedi. “Oyum tabi… De… Mesela doktoramı bitirdiğimi nereden biliyorsunuz?” dedim. “BİTİRMEDİNİZ Mİ!???” dedi. Yabancı ve turist için kazıkçı olan bu milletin, içinde yaşayanlar için gayet yaşanası olduğunu o zaman anladım…

    Liked by 3 people

    1. Merhaba Omer Hocam, yorumunuz icin tesekkurler:)
      Dediginize harfi harfine inanirim cunku bu adamlar icin yalan kapi acan bir cozum degil. Japonlar da boyleydi. Zaten baktigimizda ikisi de teknolojide ve ekonomide almis basini gitmis ulkeler. Durustlugun boyle orneklerini gormek de guzel tabii

      Liked by 1 kişi

  5. İyi ki siyah zeytini sevmeye başladınız. İlham veren bir tecrübe paylaşımı oldu. Lisansımın 8.yılında, yaz okulundayım, bu gazla karpuz mevsimi bitmeden mezun olurum.

    Selamlar 🙂

    Liked by 1 kişi

    1. Tesekkurler yorumun icin:) Siyah zeytin onemli evet, yillarca hata etmisiz yemeyerek ama simdi telafi ediyorum. Yaz okulunda da kolayliklar dilerim. Iyi bayramlar:)

      Beğen

  6. “Merhaba dünyalılar ben Türkiye’den yazıyorum, dostum” diyesim geldi yazıyı ve yorumları okuyunca 🙂 Zor burası gerçekten. Yaşamak da hayatta kalmak da zor. Yine de hayatımın tamamı burada geçmediğinden, geçmişte bıraktığım mesleğim icabı bir dönem dünyayı gezip görebildiğim için mutluyum ve diyorum ki Türkiye için umudunuz olmasa da bir umudunuz güzel bir şey. Benim bu yazıda ve yorumlarda ilgimi çeken ve hoşuma giden şey de bu umut. Evet, olumsuzluklar diz boyu ve çok fark var birçok yabancı ülkeyle ülkemizdeki koşullar, bakış açıları, karakterler ve daha nice şey konusunda. Ama bu farkları fark edebilen ve paylaşabilen insanlar sayesinde daha fazla farkındalık oluşacaktır. En azından Matrix’ten kurtulmak isteyenlere umut vereceksinizdir böyle yazılarla 🙂 İyi günler dilerim 🙂

    Beğen

Yorum bırakın