Tokyo’yu da barındıran Kanto bölgesindeki şehirlerin yanı sıra Kansai bölgesinde bulunan Osaka, Kyoto, Nara, Kobe’yi; daha güneyde yer alan Hiroshima’yı ve şub-tropik bölgede olan Okinawa adalarından bir kaçını gördüm.
Osaka’nın şehir yaşamının az çok Tokyo ile benzerlik taşıdığını söyleyebilirim fakat İstanbul ile İzmir arasındaki fark burada da mevcut. Osaka’nın başkentliğini yaptığı Kansai bölgesinde insalar çok daha girişken. Tokyoluların aksine ‘Japon utangaçlıkları’ o kadar belirgin değil. Ben de bu yüzden kendimi Osaka’da çok daha rahat ve mutlu hissetmiştim. Hiroshima ise büyük şehirlerden sonra çok ufak geliyor insana. Hatta şehir içinde trenden ziyade tramvaylara biniliyor. Avrupa’da küçük bir şehirdeymişsiniz izlenimi uyandırmıştı bana. Nara dediğimiz yer ise bildiğimiz köy misali, yemyeşil ve zamanında Japon İmparatorluğuna başkentlik yapmış bir kasaba. Şehrin her sokaklarına serbestçe yayılmış geyikleriyle meşhur. Japonya tarihinden önemli eserleri görebileceğiniz, sakin bir yer. Okinawa adaları ise tam bizim Antalya’miz. En ufak bir tatil bulan ve bunu deniz kenarında harcamak isteyen herkes 3 saat uçak yolculuğundan sonra soluğu bu tropik adalarda alıyor. Haksızlar mı? Elbette değil. Amerikan hava ordusunun Pasifikteki en büyük üssü bu adada olduğundan pek Japonya’daymışsınız gibi hissedemiyorsunuz ama çok daha ucuza ve lezzetli yemek seçenekleriyle karşılaştığınızda Amerikalıları öyle çok da umursamamaya başlıyorsunuz. Daha küçük adalara gittiğinizde ise zaten dünyadan soyutlanabileceğiniz topraklardasınız. Bir de Fukuoka bölgesi var ki insanıyla da, doğasıyla da tadından yenmez. Tokyo’ya uzak olabilir ama Fukuoka güzel topraklar vesselam.
Farkettiyseniz Kyoto’yu sona sakladım. Çünkü ben sofrada da en sevdiğim yemeği son lokma olarak saklayanlardanım. Kyoto bu ülkenin gerçekten de açık ara en sevdiğim şehri. Tarihi olsun, doğası olsun Japonya’ya yaklaşık bin yıl başkentlik yapmış bir şehir. Ara sıra turistler yüzünden kalabalık olabiliyor ama Tokyo’dan gelen biri için bu hiç önemli değil. Daha çok yaşlıların yaşadığı, otantik bir şehir. Küçük. Bir genç olarak bu dinginlikten sıkıldığınızda yarım saatte Osaka’ya trenle geçme fırsatınız oluyor. Ya da şehir yaşamından tamamen kaçmak istiyorsanız yarım saatte Nara’ya da gidebilirsiniz. Yaşam koşulları dolayısıyla adanın optimum ve en yaşanabilir şehri diyebilirim rahatlıkla. Japonya’yı ziyaret edeceklerin listesinde Kyoto mutlaka ama mutlaka olmalı. Tokyo bu adanın kalbiyse Kyoto Japonya’nun ruhudur çünkü!
Ciao,
Ekin